Filmleriyle kimi zaman hayatımıza yön veren, kimi zaman yaşantımızı sorgulatan, kimi zaman ise yaşadığımız zaman diliminden bizleri alıp götüren yönetmenlere karşı hislerimiz hep doruklardadır.

Hastası olduğumuz filmler kuşağında ayakta alkışlamalıklar arasında yerini asla kaybetmeyecek olan The Shining (Cinnet) filmini yine hastası olduğumuz yönetmenlerin başında gelen Wes Anderson çekseydi nasıl olurdu sence?

Sinematografi'nin ne kadar zor bir şey olduğuyla ilgili bilgi vermemize gerek var mıdır? Vardır belki de…Bir filmin film olmasını sağlayan, Blain Brown'ın deyişiyle kısaca; hareketli görüntüden istenen anlamı elde etmenin koşullarını sağlama etkinliğidir.

Stanley Kubrick ismi sizleri bilmem ama benim her duyduğumda tüylerimi ürperten bir isimdir. Çektiği her film ile efsane olan bu adamın 18 yaşında neler yaptığı görmek ister misin?

Vietnam Savaşı'nı Stanley Kubrick bakışı ile izlemenin keyfi bir başkadır. Daha önce de sayısız kere belirttiğim üzere bir film Kubrick imzalı ile dikkatlice izlenmelidir. Bu da o filmlerden biri…

Otomatik Portakal, bir film izleyicisi olarak benim için dönüm noktalarından biridir. Şiddet bağımlısı gençlerin oluşturduğu korku imparatorluğunun lideri olan Alex DeLarge'ın yakalandıktan sonra devlet tarafından şiddet deneyine tabi tutulması anlatılmaktadır. Tabii ki bu kısma kadar normal bir sinema izleyicisinin görebildikleridir.