Temmuz geldi, güneş geldi. Hafta sonu kendimizi sinemaya kapatamadık ama hafta içi işten güçten fırsat bulup güneşin keyfini çıkaramadığımızdan, akşam seanslarının tadını çıkartıyoruz. Peki tadı damağımızda kalacak olan bir film var mı bu hafta? Önce her birini yazıp, sonra izlenesi filmimizi seçelim.

Süper Kahraman filmlerini içimi çeke çeke, "Abii yaaa!!" diye izlemeye ve hatta yeni filmlerin haberleriyle yerimde duramadığım şu günlerde kafama sıkça meşgul eden "ya bu filmdeki konu şunda da yok muydu?", "aaa babalarını aynı adam oynamış!", "aynı ev değil mi ya burası?" soruları var.

Bu filmlerin izleyen sayısı ve gişe gelirlerine ne kadar önem veriyorsunuz bilmiyorum ama genel olarak bir filmin başarısı bu veriler ile ölçülüyor. (Ne yazık ki) Yüksek bütçeler ile çekilen filmlerin beklenen etkiyi gösterememesi hayal kırıklığı yaratırken daha küçük bütçeli filmlerin gişe rekorları kırıyor olmasına da sıkça rastlıyoruz son zamanlarda.

Aramızdan ayrılışının üzerinden 15 yıl geçmiş be Kemal abi. Ne kadar çabuk geçmiş onca zaman. X, Y veya Z neslini de yakalamış, güldürmeyi başarmış nadir (belki de tek) adamsın. Seni asla unutmayacağımızı ve her filmini izlediğimizde sanki her defasında ilk kez izliyor gibi güleceğimize emin ol sen.

Lucy, birçok kişinin özellikle arkadaş grubumun eleştiri oklarına hedefi olan Luc Besson başkanın filmidir. Geçtiğimiz günlerde resmi olarak CineEurope 2015'te yapılan duyuruyla 2.sinin yolda olduğu bilgisi paylaşıldı.

Günlerden bir gün, Haziran ayının sonunda yine bir Kasım sabahına uyanmış hissiyatı ile kalktık ve yapacak hiçbir şeyimiz yok. Vizyondaki filmlere baktık, hangisini izlesek diye kara kara düşünürken o da nesi, bir site izlenesi filmi ayaklarımıza sermiş :) Bu dandik hafta sonu öğleninde size haftanın izlenesi filmini sunmaktan 'Onur' duyarız efendim.